Dilbilim
Dil Bilim
Antik Çağdan bu yana Hindistan’ da dini metinlerin yorumlanmaya başlamasıyla ortaya çıkan ve günümüzde de önemini koruyan soyut bir çalışma alanıdır, dilbilim. Çünkü bu derste başrolümüz, dil.
Tabii dil denince aklımıza ilk gelen tat alma organı olan dil, anlamındaki dil oluyor. Bu dillin belli hareketleriyle ortaya çıkan sesler sonucu dilin en küçük yapısı olan sesler meydana gelir. Seslerin meydana gelmesiyle de anlamlı ses grupları oluşturulur ve bu sayede diğer insanlarla iletişim kurarız. Dil denince bir diğer akla gelen anlam ise, bir ulusun üyeleri arasında ortak anlaşma biçimi olan bir araç olan dildir. Birçok araştırmacı dili farklı şekillerde tanımlamıştır. Bunlardan dilbilime, Dilbilim adını veren ve bilimler arasında yer almasına yol açan Ferdinand Saussure’a göre dil: bireyden bağımsız oluşan, kuralları önceden belirlenmiş, toplumca kabul edilmiş kurallı bir göstergeler sistemidir.
Her insan hayatının bir döneminde mutlaka konuştuğu dili, kullandığı sözcüklerin nereden geldiğini, dilinin nasıl oluştuğunu, tarihi süreç içerisinde sözcüklerin değişimlerini merak etmiş ve sorgulamıştır. Dilbilimde bu sorgulamalar sayesinde ortaya çıkmış bir bilim dalıdır. Bu derste dilin iletişimdeki rolü, biçim bilgisi (morfoloji), ses bilgisi (fonetik), cümle bilgisi (sentaks) gibi açılardan yapısal ve anlamsal işlevleri ele alınır. Ayrıca söylem çözümlemeleri, metin tahlilleri, gibi konularda dilbilimin çalışma alanındadır. Ferdinand de Saussure, Noam Chomsky, Edward Sapir, Leonard Bloomfield, Roman Jakobson gibi önemli isimleri bu başlıkta çok duyacağız!
DİL NEDİR?
Doğan AKSAN Hoca’nın ‘Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim’ eserinde dediği gibi insanlar ve hayvanların bir arada yaşayabilmeleri için en tabii koşul anlaşmak, iletişim kurmak, haberleşmektir. İletişim insanlarda farklı diğer canlılarda farklı şekilde gerçekleşmektedir. Hayvanlar kendi çıkardıkları seslerle, hareketlerle, yaratılış gayelerine uygun şekilde iletişimi sağlarlar. İnsanlar için iletişim ise dil aracılığıyla gerçekleşir. Fakat iletişim aracı sadece dilden ibaret değildir. Jest ve mimikler, semboller vb. farklı araçlar da iletişimi oluşturur.
Peki insanların dilini diğer dillerden nasıl ayırabiliriz?
İnsan dilinin çift eklemli olması en önemli ayrıcalıklardan biridir (Kerimoğlu,2014). İnsanlar kendisine iletilen mesajı bir bütün olarak algılar fakat bu bütünü oluşturan parçaları birbirinden farklı şekillerde kullanabilir. Örneğin “Deniz dışarı çıktı.” Cümlesini bir bütün olarak algılarız fakat bu cümledeki her parça bizim farklı bir ileti oluşturmamızı da sağlar. Bu durum yalnızca kelimeler için değil, sesler için de geçerlidir. Örneğin “deniz” kelimesinin seslerine bakarak “zen”, “iz”, “din” gibi kelimeler oluşturulabiliriz. Verdiğimiz bu örnekler kullandığımız dilin çift eklemli olması konusunda birer kanıttır.
İnsan dili, ayırıcı bir özellik olan sözdizimine de sahiptir (Kerimoğlu, 2014). Sözdizimi, ögelerin bir dizge oluşturmasını sağlar. Böylece sağlıklı bir şekilde oluşturulmuş cümleler ortaya çıkar. Soyutluluk insan dilinin temel özelliklerindendir (Kerimoğlu,2014). Dilimizi kullanırken bahsettiğimiz her kelimeye ait bir öge o an yanımızda bulunmak zorunda değildir. Örneğin “Mağazadaki kırmızı elbise çok şık.” Cümlesini kurabilmek için bu elbisenin yanımızda olmasına gerek yoktur.
Dilin canlı bir varlık olup olmadığı ile ilgili çeşitli fikirler mevcuttur. Bazı kaynaklar dilin tıpkı bir insan gibi yaşayan bir varlık olduğunu savunurken bazı kaynaklar dilin biyolojik süreçlerden bağımsız soğuk bir araç olduğunu savunur. Bugün sizlerle beraber dilin ne olduğu hakkında temel olarak konuştuk. Elbette dilbilim sürecinde dilin ne olduğu ile ilgili pek çok konuya değinilecektir. Bir sonraki içeriğimizde “Dilbilimin Tarihsel Gelişimi” başlığına değineceğiz. Beklemede kalın!
DİLBİLİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ
İnsanoğlu varolduğu günden bu güne soru sorarak, merak ederek gelmiştir. Doğumunu, ölümü, yaşamı, bedenini, dilini, üzerinde gezindiği evreni… Biz de bu başlık altında dilin ve dilbilim dalının nasıl doğduğunu sorgulayan bilim adamlarının ulaştığı sonuçlara değineceğiz. Bu sonuçlar kesin ve doğru olmamakla birlikte ulaşılabilen en eski çalışmalara dayanarak ortaya koyulmuştur. Çünkü temeli bilinmeyen zamanlarda atılan işaretler sistemi olarak tanımlanan bir kavramın temelini bulmak imkansıza yakındır. Doğan Aksan kitabında dile dair en eski deney olarak I. Psammetik’in yaptığı deneyi işaret etmiştir. Bu deney kısaca şu şekildedir:
‘Yunan tarihçisi Herodotos, Tarihler eserinin ikinci cildinde I. Psammetik ile ilgili bir anekdottan bahsetmiştir. Mısır'a yolculuğu sırasında Herodotos, Psammetikkos'un ("Psamtik") iki çocuk üzerinde deney yaparak dilin kökenini araştırdığını duymuştur. Söylenilenlere göre yeni doğmuş iki bebeği, onlara bakması için bir çobana teslim ederek, kimsenin onlarla konuşmasına izin vermemesini tembih etmiştir, çocuklar büyüdüğünde ise konuştukları ilk kelimeleri tespit etmesini istemiştir. Firavunun oluşturduğu hipoteze göre, dışarıdan müdahale edilmediğinde çocukların söyleyeceği ilk kelimeler, tüm insanların dilinin kökenini belirleyecektir. Çoban bir gün çocuklardan birinin "bekos" diye bağırdığını duyar ve bunun Frigce olduğu sonucuna varır. Çünkü "bekos" kelimesi Frigce "ekmek" anlamına gelir. Bu şekilde, Friglerin Mısırlılardan ve öteki milletlerden daha eski olduğu ve Frigce'nin insanların orijinal dili sonucuna varırlar. Herodotos dışında, günümüze ulaşan ve bu hikâyeyi doğrulayan başka bir kaynak yoktur.’
Modern dilbilim çalışmalarından önce insanlar bazı dini metinlerin okunması yorumlanması, yanlışların düzeltilmesi gibi sebeplerden dolayı metinlerde dilin işleyişini incelemişlerdir. Bu çalışmalar ilk dilbilim çalışmaları olarak alana katkı sağlamıştır. Çünkü dini metinlerin kutsallığı ve kutsal olanın doğru okunması kanısı o günde geçerlidir. Bu sebeple insanlara dili ve dilin işlenmesini sorgulatan iki ana etkenden bahseder Doğan Aksan. Bunlardan ilki olarak dini ele alır. Bu çalışmalara kısaca değinelim:
- Hintlere ait olan ilk çalışma dini metinlerin yanlış yorumlanmasından kaynaklanmıştır. V. yy’da Hintli dil bilgini Panini, Sanskritle ilgili 4000 kadar kuralı ve söz varlığı olan yazılara bir araya getirerek bir dil bilgisi kitabı oluşturmuştur. Nirukta adlı ünlü bir kitap yazmış olan Yaska ise köken bilgisi üzerine araştırmalar yapmıştır.
- Eski Yunan da ‘Platon Krataylos ya da Adların Doğruluğu Üzerine’ eserinde dilin doğal mı yapay mı olduğunu; kökenin ne olduğunu dilin nasıl doğduğunu üç kişi ağzından tartışmıştır. Platon bu eserde felsefi anlamda kelimeleri sınıflandırmıştır. Ama kelimelerin gramatik anlamda sınıflandırılması dilbilgisi kurallarının ortaya koyulması ve kavramlarının belirlenmesi daha çok Aristo döneminde olmuştur. Aristo bugün de bildiğimiz sekiz kelime türünü bulmuştur. Ad (onoma) ve eylemi (rhema) kendiliklerinden anlam taşıdıkları için daha önemli bulmuş ve ayrı tutmuştur.
- Eski Yunanistan’da sözleri nesne ile ilişkisi dil sorunları üzerine yapılan çalışmalar sonucunda zamanla iki karşıt görüş oluşmaya başladı. Bu iki görüşün temsilcileri Analojist ve Anomalist olarak adlandırıldı. Analojistler dilin temelde kurallı mantığa dayanan bir varlık olduğunu inanırken; anomalistler bunu reddediyor dil yapısının kuralsızlığını savunurlar. yunanlıların Mısır’da kurdukları İskenderiye okulunda analojist görüş hakimdir. Bu çerçevede yetişen Dionysios Thrax, Grek dil bilgisi kitabı hazırlamıştır. Tekhne Grammatike adlı bu eser Kendisinden önce yapılan çalışmaları ve günündekileri bir araya getirdiği kapsamlı bir kitaptır. Yine bu çevreden Apollıons’un söz dizim üzerine çalıştığı kitabı bulunmaktadır.
- Romalar'da dil bilgisi üzerine yapılan çalışmalar genellikle Yunan çalışmalarının devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olmuştur. Varro De Lungia Latina adlı eseriyle Latin dilbilgisi çalışmasıyla anılır. Bu eserde dil bilgisi ve köken bilgisi üzerinde durmuştur.
- 11. Yüzyılda Karahanlı Türkleri arasında yetişen Kaşgarlı Mahmut ise Divan-ı Lügatit Türk adlı eserinde Türk lehçelerinin kurallarından örneklerine kadar detaylı şekilde ele almıştır. Bu eserde Türk dünyasına ait kültürel unsurlara da yer vermiştir. Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin gücünü göstermek için yazılmıştır.
Yorum Yap
E-posta hesabınız yayımlanmayacak.
Yorum Bulunamadı !